Meksika 'da Ölüler Günü Festivali Fotoğraf ve Yazısı

Oaxaca’nın Ölü Ruhları

2011 senesinde fotoğrafçı David duChemin ve Jeffrey Chapman ile birlikte fotoğraflama şansına sahip olduğum bu eyalet, Güney Amerika kıtasına yaptığım ilk seyahatin başlangıç noktasıydı. Seyahat tarihi, özellikle kasım ayının başlangıcı olarak seçilmişti zira amacımız Latin Amerika’nın birçok yerinde kutlanan “Ölüler Günü” (Day of the Dead – Día de los Muertos) festivalini fotoğraflamaktı.

Oaxaca (okunuşu : Vo-Ha-Ka) , 32 federe idari birimden oluşan Meksika’nın güneybatısında yer alan ve resmi adı “Özgür ve Egemen Oaxaca Eyaleti” olan eyaletin kısa adı. Ölüler Günü, her sene, 1-2 Kasım tarihlerinde kutlanan bir nevi dini bayram ve kutlamaların geneline verilen isim. Hristiyanlık’taki Azizler Günü 1 Kasım ve 2 Kasım’da kutlanan Tüm Ruhlar Günü, Latin Amerika yerlileri tarafından Ölüler Günü olarak bu iki günde kutlanıyor.

Mezarlık Nöbeti / Cemetery Vigils Oaxaca, Meksika /

Ölüler Günü Kutlamalarından bir sahne. Gece, mezarlıkların temizlenmesi, mumların yakılması ve çiçekler ile süslenmesi ile başlıyor. Yiyecekler ve kişisel eşyalar mezarlara bırakılıyor. Mezarların etrafında gecenin soğuğundan korunmak için ateşler yakılıyor…

Oaxaca’nın yerlisi olan rehberimizden aldığım bilgilere göre ise 1 Kasım’da çocukların, 2 Kasım’da ise yetişkinlerin ruhlarının dünyaya geri geldiğine inanılıyor. Ve geri gelen ruhların, yollarını bulmaları, karınlarını doyurmaları ve eğlenmeleri gerektiğine inanan bu halk, bu iki gün boyunca çeşitli kutlamalarla bu günü geçiriyorlar. Bir çok toplumda “ölüm” ve “kutlama” bir arada düşünülmesi tuhaf olarak addedilen kavramlar olmakla birlikte, Meksikalılar için bu iki kavram içiçe geçmiş durumda. Bunun sebebi ise, genel olarak, antik zamanlarda Meksika topraklarında yaşamış yerli halkın ((Purepecha, Nahua, Totonac and Otomi) inanışlarından geliyor. Bununla beraber rehberimizin, biraz da çekinerek ve kulağıma eğilerek söylediği “…aslında Ölüler Günü, bizi, köleleştirmeye çalışan Batılı Hıristiyanlar’dan farklı olduğumuzu hissettiren bir bayram. Bundan sebeple, ilk zamanlarda Hristiyanlaştırılan Meksikalılar, Azizler Günü ve Tüm Ruhlar Günlerini birebir kutlamak yerine bu iki günü festivaller ve eğlenceler ile Ölüler Günü olarak kutluyor.” Kutlamaların en belirgin ve en göze çarpan faaliyetlerinden biri, çeşitli sunaklar hazırlamak. Bu sunaklar evlerin bahçelerinden tutun, restoranların avlularında ya da şehrin kamu binaları ya da kiliselerinin önlerinde 1 Kasım’dan yaklaşık bir kaç gün öncesinde hazırlanmaya başlıyor. 1 Kasım günü ölen çocukların ruhlarına ithafen, çocuklar için rengarenk balonlar, şekerlemelerden yapılan kafatasları ve iskeletler hediye olarak veriliyor. Ertesi günü yani 2 Kasım’da ise yetişkinlerin ruhlarını anmak için hazırlanan sunaklar, irili ufaklı kafatasları ve iskeletler, ölen yakınlarının sevdiğini düşündükleri yiyecekler, günlük yaşamı sembolize eden süs eşyaları ve aksesuarlar, sürekli yanan mumlar ve mutlaka kadife çiçekleri (marigolds) ile süsleniyor.

Gelen ruhların bu sunakları bulabilmelerine yardımcı olduklarını düşündükleri kadife çiçekleri ile sokaklardan evlerinin bahçelerine ve sunaklara giden hayali patikalar yapıyorlar.

Ölüler Günü süslemeleri

Kadife Çiçekleri ile süslenmiş bir bahçe girişi.

Süslemeler sadece sunaklar ile kalmıyor. Meksikalı’lar yakınlarının mezarlarını da aynı şekilde süslüyorlar ve bu iki günün gecesini mutlaka mezarlıkta geçiriyorlar. Karanlık çöktükten sonra tüm aileler, ellerinde çiçekler ve ölen yakınlarına sunmak üzere tedarik ettikleri yiyecekler, çiçekler ve mumlar ile mezarlıkların yolunu tutuyorlar. Gece, mezarlıkların temizlenmesi, mumların yakılması ve çiçekler ile süslenmesi ile başlıyor. Yiyecekler ve kişisel eşyalar mezarlara bırakılıyor. Mezarların etrafında gecenin soğuğundan korunmak için ateşler yakılıyor ve bu ateşler etrafında toplanan aileler, şarkılar söylüyor ve sohbet ederek geceyi geçiriyorlar.

İslam dinine mensup birisi olarak çocukluğumdan bu yana, mezarlıklarda, saygının bir ifadesi olarak sessiz davranma, dünyevi herhangi bir eylemden mümkün olduğu kadar uzak durma öğretisi ile yetiştirildiğimden ve dinimizin de bunu öngörmesinden ötürü, pek tabiki mezarlıklar içerisinde böyle bir manzara içerisinde bulunmak ilk anda bana zor ve tuhaf geldi.

Özellikle, boynumda asılı olan Canon 5D Mark II dslr fotoğraf makinam, 70-200 mm f/2.8 telefoto, belimde asılı olan 35 mm f/1.4 lenslerim ve elimdeki tripod ile kendimi bu ortama daha da yabancı ve sanki bir nevi saygısızlık yapıyor hissine kapıldım. Ancak çok geçmeden, mezarların etrafındaki bir çok insanın içkiden dolayı sarhoşluk içerisindeki gayet rahat tavırları ve yavaş yavaş yabancı bir çok foto-muhabiri ve ellerinde koca koca flashlar ile diğer fotoğrafçıları görmeye başladıktan sonra biraz daha rahatladım. Yine de, yaşam/ölüm ve ölümden sonrası ile ilgili kendi düşüncelerim ve hislerim çerçevesinde, saygıyı hiç elden bırakmadan yavaş yavaş mezarlıklar arasında dolaşmaya ve insanlarla sohbet etmeye başladım. Ve hemen hemen çektiğim her fotoğraf için insanlardan izin almayı da ihmal etmedim. Her ne kadar, fotoğrafını çektiğiniz kişinin, bunu umursamadığını düşünseniz bile, izin istemek ya da en azından fotoğraf çekmek istediğinizi belirten tavırlar içinde olmanın her zaman daha yakışık alan bir davranış olduğuna inanırım. Neticede bu insanlar, ne bizim başarılı fotoğraflar çekmemiz için orada bulunan konu mankenlerimiz ne de konu olarak seçtiğimiz insanlara bu şekilde umursamaz bir tavır içinde yaklaşma hakkına sahibiz. Bununla beraber sohbeti çok koyulaştırdığınız zaman, sarhoş muhabettine esir gitme riskiniz olduğunu da belirtmeden geçemeyeceğim. 😉 Tecrübeyle sabittir.

Yaşlı bir Meksikalı kadın aile yakınlarının mezarında mum yakarken.

Ölüler Günü kutlamaları sırasında yakınlarının mezarını mumlar ve kadife çiçekleri ile süsleyen yaşlı bir Meksikalı kadın.

Oaxaca’da yaşadığım bu deneyimin fotoğraf açısından bana bir çok faydası oldu. Öncelikle, bu festivalin doğası gereği, çoğunlukla az ışık şartlarında çalışmak zorunda kaldım. Özellikle, geceleri mezarlıklarda ve sunakları fotoğraflarken hem ISO’yu zorlayarak fotoğraf kalitesinden ödün vermeden çalışmak ama aynı zamanda ortamdaki havayı doğru poz ayarı ile yakalamak ve bunları yaparken de aynı zamanda net fotoğraflar çıkartmak için bayağı bir terledim. Ancak bu kısıtların olumsuz etkilerinden ziyade, fotoğraf tekniğini geliştirmek açısından çok daha faydalı olduğunu düşünüyorum. Bir başka yazıda, sizlerle Oaxaca’daki Ölüler Günü kutlamalarının fotoğraf tekniği ve fotoğrafik bakış açısından nasıl geçtiği fotoğraflar eşliğinde paylaşmayı düşünüyorum. Eğer sorularınız ya da paylaşmak istedikleriniz varsa lütfen çekinmeden yazınız. Yorumlarınıza ya da sorularınıza en kısa zamanda, ama mutlaka geri dönüş yapacağımı bilmenizi isterim. Oaxaca’da yapılan Ölüler Günü Kutlamaları’na ait diğer fotoğrafları incelemek için buraya tıklayınız.

This post is also available in: İngilizce

0 replies

Leave a Reply

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *